8 Aralık 2013 Pazar

Sardunya Koyu

Bayılıyorum bir yeri ararken rastlantı eseri başka bir yeri bulmaya. Sabah evden çıkarken amacımız Lapta'daki İngiliz Pazarı'na gitmekti. İngiliz Pazarı, aslında bir bit pazarı. Kıbrıs'da yaşayan İngilizler düzenliyorlar, bununla ilgili başka bir post gerekir aslında. Neyse pazara gidemedik. Lapta'dan Girne'ye doğru dönmekti niyetimiz bu durumda ama dönerken yol üzerinde "Lapta Sahil Yürüyüş Yolu" tabelasını görünce deniz tarafına girdik. Yazlık evlere "aa bu ne güzelmiş" diye baka baka sahil yolunu kaçırdık, bulamadık. Yine de insan içgüdüsel olarak yön buluyor, tabii tam noktayı değil sahilin başka bir bölümünü bulduk. Kaybolmasaydık da herhalde o kadar aşağı inmezdik garip toprak yollardan.

Salaş, mütevazı bir yer. Çok kalabalık değil, daha çok bu çevrede oturan İngilizlerin geldiği bir mekanmış. Kışın haftasonları öğleden sonra sobayı da yakıyorlar... Balıkçı barınağı gibi bir yer. Ben salaş mekanları severim, buradaki sessizliği de sevdim. Yazları da yelken kursu veriyorlarmış. Kalabalık arkadaş grubuyla gelinebilir... Keşfedin buraları...





6 Eylül 2013 Cuma

Erson Hoca'nın Organik Çiftliği


Bu haftasonu arkadaşlarımızla kalabalık bir grup olarak "Erson Hoca'nın Organik Çiftliği"ne gittik. Özellikle kalabalıksanız ve bu kalabalığa çocuklar da dahilse, kesinlikle zevkle geçirilecek zaman için önerilebilecek bir mekan. Üstte görülen taş bina, çok az sayıda odası olan bir butik otel. Ancak bizim gibi günübirlik de gidilebiliyor; tabii önceden arayıp rezervasyon yaptırmakta yarar var. Nefis küp kebabını denemenizi öneririm. Üzerine de harika bir tatlı geliyor. Dışarıda, çimlerin üzerindeki piknik masalarında oturuluyor ancak normal masalar da bulunuyor. Çocukların vakit geçirmesi için küçük bir park ve parkın içinde hayvanlar da var (Tavşan filan).



Yeşilırmak'ın Rum kesimine olan sınır kapısına çok yakın, neredeyse Kuzey Kıbrıs'ın sonu denebilecek bir yerde bulunuyor çiftlik. Uçsuz bucaksız yeşillikler gerçekten insanın gözünü alıyor. Her yerde çeşit çeşit meyve ağaçları var. Yemekten sonra araziyi gezmek de mümkün... Çiftlik arazisi içinde bulunan ağaçlar ve sebzeler tamamen organik tarımla yetiştiriliyormuş. Bu çiftlik adanın ilk organik çiftliği olma özelliği taşıyor.



İçeride organik çiftliğin ürünlerinden de alma şansınız var; sebze meyveler, ekmekler, macunlar (Kıbrıs
reçeli) daha neler neler...



Erson Hoca'nın Organik Çiftliği ile ilgili daha fazla bilgi için tık...

2 Mayıs 2013 Perşembe

Girne dönüşü 11 numara...

Kıbrıs'da en sevdiğim şey, yolda yalnızca gitmek için giderken, aniden köşebaşından size bir sürpriz çıkartması sanırım. Bugün, Girne'den dönerken her zamanki Lefkoşa yoluna değil, daha çok yazın kullanmayı tercih ettiğimiz dağ yoluna saptık.

"Nereye gidiyoruz Hakan?"
"Gidiyoruz"
"Peki..."

Bulduğumuz yerde duracağımızı düşünmemiz, nefis manzarası ve sıcak masa düzenlemelerini mili saniyelik algılamamızın ardından çok hızlı gelişti. Ben "aaa ne güzel masalaar!" derken, Hakan park etmişti bile...  


Bu yerin yoldan görülebilen bir tabelası yok, ama dağ yoluna sağınca önce Barış Plajı sapağını geçin, sonra Acapulco Otel'i... Çok gitmeyeceksiniz zaten, neredeyse orası. Tabelası yok ama emin olmak isteyenler için kapı numarasını veriyorum: 11.

Salaş bir çay bahçesi havasında düzenlenmiş bir mekan burası. Mükemmel bir manzarası var. Alaghadi koyuna çok yakın ama görüş alanında değil... Bu mevsimde Kıbrıs'ın en renkli çiçeklerinden biri sardunyadır... Ben ilk defa burada neredeyse ağaca dönüşmüş sardunyalar gördüm. Burayı da rengarenk sardunyalarla süslemişler. Küçük bir çocuk parkı bile vardı.


Bu yıl sıcakların erken bastırdığını söylüyorlar. Geçen seneye göre evet, ama daha öncesini bilemem. Yerli halka kulak vermek lazım bu noktada... Akşam 6 civarı olmasına karşın, kendimizi arabadan dışarı nasıl attığımızı bilemedik. Aslında baştan yemek yeriz düşüncesi ile oturmamıştık ama acıktığımızı hissedince siparişleri verdik. Sürekli bir insan sirkülasyonu vardı, bugün de resmi tatil olduğundan çok kalabalıkmış. Menüdeki seçeneklerin çoğu bitmiş. Önce birer tane buz gibi bira söyledik...  



Merak etme sevgili okuyucu, yediğim içtiğim bana kalsın demeyeceğim. Bu blogun amacı, gezmeye niyeti olanlara yer göstermek, hatta yenilip içilecekleri tavsiye etmek.

Yemek seçenekleri, ızgara etler ve balıklardan oluşuyor. Biz karışık ızgara söyledik, önden iştah açıcı olarak peynir, çakızdes zeytini, pancar turşusu, patates salatası ve yeşil salata geldi. Ekmek,içinde bol çörek otu olan nefis bir köy ekmeğiydi. Arkadan ızgaralar gelmeseydi bile doyardık bütün bunlarla...


Benim en çok hoşuma giden, kullandıkları zeytinyağının kokusu ve lezzeti oldu. Porsiyonlar mantıklı, ve fiyatlar da gayet uygun diyebiliriz. 

Nefis manzarası, sanki evimizin balkonunda oturuyormuşuz gibi ayaklarımızın altındaydı... Bir süre sonra boyunlarında çıngıraklarıyla bir keçi sürüsü gelip geçti önümüzden. Deniz çarşaf gibi, sakin ve ıssız uzanıyordu. Bu ıssızlığın ortasında, müzik seçiminden dolayı da işletme sahibine teşekkür ediyorum; İlhan İrem harika bir seçimdi. 
Garsonlar güler yüzlü ve temiz görünümlüydü. Kendimizi müşteri gibi değil, misafir gibi hissettik. Mutfak kapısının açık ve rahatça görünür olması, yemeklerdeki lezzetle birleşerek bir güven duygusu oluşturdu. 

Her güzel yemeğin sonunda olduğu gibi kahveler içildi... Hiç aklımızda olmadan karşımıza çıkıveren bu sevimli yere ikinci kez gelmenin planlarını yaparak oradan ayrıldık. Güneş batmak üzereyken, havanın bunaltısı azalmıştı. 

12 Ocak 2013 Cumartesi

Tatlısu Belediye Tesisleri

Bizim ailenin gezileri kafamıza esmelerle başlayan, yolda rastlantısallıklarla gelişen ve çoğu zaman önceden planlanmamış noktalara varan gezmelerdir. 

Yoksa kış ortasında Tatlısu'da ne işimiz vardı? Yine bir Girne dönüşü dağ yolu tercih edilerek Tatlısu'ya varıldı. Ancak biz bu tesisi geçen sene de keşfetmiştik zaten. Kişişsel kanaatim, kışın daha etkileyici bir atmosfer olduğu yönünde. Buralar yazın sıcaklarda yandığı için, bu tür yazlığımsı yerlere kışın gitmek benim için her zaman daha zevkli... Şu gökyüzünün rengine bakın! 


Tesis, Tatlısu Belediyesi tarafından işletiliyor. Fotoğrafta görünmeyen arka tarafta ahşap bungalovlar da var. Sahili hakkında birşey diyemeyeceğim, kışın patlayan dalgalarla oldukça etkili ancak yazın denize girme açısından bir denememiz olmadı. Doğrusu sahil, gözenekli kayalardan oluşan bir yüzey ve benim için denize girme kum olan bir sahilde gerçekleşmeli...



Tabii, tesis kapalıydı. Yani, yiyecek içecek servisi yoktu... Ancak sağ olsunlar bize hemen bir demlik dolusu çay yapıp getiriverdiler... Kedilerle bayağı içli dışlı olduk... Malum biz kedi sever bir aileyiz :)





Kapalı ve açık oturma yerleri var... Bence buraya yazın çok sıcaklarda gitmek yerine, (eh kışın da kapalı olduğuna göre) baharda gitmek en güzeli olacaktır...